MÜTEKADDİMÎN HADİSÇİLERİN SON HALKASI/Hatîb el-Bağdâdî HAYATI VE ESERLERİ
İlim talebeleri için, İslamî ilimler sahasında hadis ilmi, tahsili bakımından diğer ilim dallarından bambaşka bir hususiyet arz eder. Adeta nev’ine münhasır özellikleri vardır. Şöyle ki, diğer dallarda ilim talebesinin, tahsilinin eksikliğini ve yetersizliğinin doğurduğu açığı başka yollardan kapatması çoğu zaman mümkün olabilmektedir. Pek zorlanmadan yan dallardan istifade yoluyla bu açığını kapayabilecektir. Çünkü bir daldaki eksiği, temas edeceği bağlantılı bir diğer lügat, tefsir, Kur’ân, siyer veya fıkıh dalının araçlarıyla kapatması mümkündür. Konu fıkıh ise örneğin, bâbı bellidir. Mezhebin görüşü ve birkaç deliline hakim olmak bu araçlar sayesinde epeyi mesafe katetmeyi sağlar. Örnek olarak fıkhi bir meselede benzer hükme sahip kıyası kabil olan hükümlere kıyas yoluna gidebilir. İcmâya yahut başka araçlara başvurabilir. Hatta bazen ilmihal düzeyindeki bilgi yeterli faydayı sağlayabilir. Ancak hadis ilmi için aynı şeyi söylemek zordur. Çünkü hadisin sıhhati meselesi kıyas, mezhebî kâide, fıkhî içtihat vs. yollara kapalı, başlı başına farklı tekniği olan bir ilmin ve ehliyetin konusudur. Bu açığı başka yoldan kapatmaya çalışmak, değindiğimiz üzere diğer disiplinlerden yararlanmak suretiyle buna çabalamak, başka sorunlara yol açar. Bir hadisin sahih olup olmadığına dair soru önümüze geldiğinde, ya da hüküm o anki söz konusu hadisin sıhhati hususuna gelip dayandığında, artık hiçbir manevra alanı kalmamış olur. Hadise hükmetme noktasında birkaç türlü davranış şekli devreye girer. Birincisi, işimize gelen hükmü almak. Bu genelde meşrep ve mezhep sâikiyle hareket edenlerde gözlenir. Bir diğeri, değişik argümanları olmakla beraber nihâî olarak akla yatıp yatmadığına bakarak sahih zayıf ya da uydurma hükmü vermektir. Bu da sorumsuz kimselerde cüretkârlık olarak kendini gösterir. Bunlar dışında ise geriye iki selim yol kalır. Kişi ya tashîh, tad’îf konusunda içtihat makamında gördüğü hadisçinin hükmüne müracaat edecek. Ya da bizzat kendisi hadiste hâfız, muhakkik, müçtehit ise içtihat edecektir. Son iki tavır yüksek bir farkındalığa sahip olarak ne yaptığını bilen bilginlerin ve ilim talebelerinin yoludur. Hadis sahasında karşı karşıya kalınan benzeri durumlarda, getireceği sorumluluk açısından, akl-ı selîm kabul edilen tek çıkar yol sadece budur.
Hadis bilginlerinin yerinin doldurulamaz oluşunu anlatmak elbette bu yazının harcı değil. Ama konuya girerken, dikkatleri çekmek istediğimiz yön tamamen hadislere hükmetmenin zorluğu konusu olduğunu için, ondan bahisle söze girmek istedik. Bilindiği üzere hadis ilmi başlı başına teknik bir uğraştır. Hadisçilik de, yüzbinlerce sened, râvi, adalet zapt durumları, tabakaları ile yoğrulan biyografik ve zamansal bilgiye ezber düzeyinde hakim olmak, hüküm, metin, lafız gibi sayısız öğe ve değişkenle içli dışı olarak bir ömür verilen uğraşın adıdır. Hâfız tabiri ise hadisçiler arasındaki en saygın bilginleri ifade eden bir ünvan olarak çokça karşımıza çıkar. Geçen yüzyıllar içinde bu ünvana sahip olmalarının sebebi sayısız hadis, metin, sened ve râvi bilgisine ait unsurları zapt edip ezberlemeleridir. Bununla kalmayıp, tashîh ve tad’îf konusunda içtihat donanımına sahip bir konuma ulaşarak bu ilmin gelişmesine yaptıkları katkılarıdır. Böylesi bilginler bizlere bir benzetme ile anlatılacak olsa, belki hâfızlara ancak zamanının kompitürleri benzetmesi yapmak yerinde olacaktır.
Tedvîn ve tasnîf dönemi olarak eserler bazındaki bilindik ayrıma, bazı hadisçi bilginleri diğerlerinden ayıran bir tasnif de eşlik eder. Mütekaddimîn ve müteahhirîn hadisçiler tasnifi. Bu ayrım, yukarıda bahis konusu ettiğimiz hâfız hadisçiler arasından bir dönem öncesi ve sonrası yaşamış bilginleri ifade için kullanılsa da, yaygın kanının aksine sadece zamansal bir ayrıma dayanmaz. Kendilerinin ve eserlerinin söz konusu ilim dalında referans kabul edilip edilmeyişlerine dayanır. Bu referans kişiliklerden bazılarını kısmen de olsa tanımak ilim talebesi dostlarımız için çok yararlı olacaktır. Mütekaddimîn Hadisçilerin Son Halkası üst başlıklı eseri ile Dr. Öğr. Üyesi Necmi SARI bizlere büyük bir hâfızı tanıtıyor. Çağına yakın bilginlerce hâfızların sonuncusu (hâtimetü’l-huffâz) şeklinde anılan Hatîb el-Bağdâdî’nin hayatı ve eserleri konulu çalışmanın bu sahada ilim yolculuğuna çıkacak kimselerin ufkunu daha da genişletmesini umuyoruz.
ümmülkura
- Açıklama
İlim talebeleri için, İslamî ilimler sahasında hadis ilmi, tahsili bakımından diğer ilim dallarından bambaşka bir hususiyet arz eder. Adeta nev’ine münhasır özellikleri vardır. Şöyle ki, diğer dallarda ilim talebesinin, tahsilinin eksikliğini ve yetersizliğinin doğurduğu açığı başka yollardan kapatması çoğu zaman mümkün olabilmektedir. Pek zorlanmadan yan dallardan istifade yoluyla bu açığını kapayabilecektir. Çünkü bir daldaki eksiği, temas edeceği bağlantılı bir diğer lügat, tefsir, Kur’ân, siyer veya fıkıh dalının araçlarıyla kapatması mümkündür. Konu fıkıh ise örneğin, bâbı bellidir. Mezhebin görüşü ve birkaç deliline hakim olmak bu araçlar sayesinde epeyi mesafe katetmeyi sağlar. Örnek olarak fıkhi bir meselede benzer hükme sahip kıyası kabil olan hükümlere kıyas yoluna gidebilir. İcmâya yahut başka araçlara başvurabilir. Hatta bazen ilmihal düzeyindeki bilgi yeterli faydayı sağlayabilir. Ancak hadis ilmi için aynı şeyi söylemek zordur. Çünkü hadisin sıhhati meselesi kıyas, mezhebî kâide, fıkhî içtihat vs. yollara kapalı, başlı başına farklı tekniği olan bir ilmin ve ehliyetin konusudur. Bu açığı başka yoldan kapatmaya çalışmak, değindiğimiz üzere diğer disiplinlerden yararlanmak suretiyle buna çabalamak, başka sorunlara yol açar. Bir hadisin sahih olup olmadığına dair soru önümüze geldiğinde, ya da hüküm o anki söz konusu hadisin sıhhati hususuna gelip dayandığında, artık hiçbir manevra alanı kalmamış olur. Hadise hükmetme noktasında birkaç türlü davranış şekli devreye girer. Birincisi, işimize gelen hükmü almak. Bu genelde meşrep ve mezhep sâikiyle hareket edenlerde gözlenir. Bir diğeri, değişik argümanları olmakla beraber nihâî olarak akla yatıp yatmadığına bakarak sahih zayıf ya da uydurma hükmü vermektir. Bu da sorumsuz kimselerde cüretkârlık olarak kendini gösterir. Bunlar dışında ise geriye iki selim yol kalır. Kişi ya tashîh, tad’îf konusunda içtihat makamında gördüğü hadisçinin hükmüne müracaat edecek. Ya da bizzat kendisi hadiste hâfız, muhakkik, müçtehit ise içtihat edecektir. Son iki tavır yüksek bir farkındalığa sahip olarak ne yaptığını bilen bilginlerin ve ilim talebelerinin yoludur. Hadis sahasında karşı karşıya kalınan benzeri durumlarda, getireceği sorumluluk açısından, akl-ı selîm kabul edilen tek çıkar yol sadece budur.
Hadis bilginlerinin yerinin doldurulamaz oluşunu anlatmak elbette bu yazının harcı değil. Ama konuya girerken, dikkatleri çekmek istediğimiz yön tamamen hadislere hükmetmenin zorluğu konusu olduğunu için, ondan bahisle söze girmek istedik. Bilindiği üzere hadis ilmi başlı başına teknik bir uğraştır. Hadisçilik de, yüzbinlerce sened, râvi, adalet zapt durumları, tabakaları ile yoğrulan biyografik ve zamansal bilgiye ezber düzeyinde hakim olmak, hüküm, metin, lafız gibi sayısız öğe ve değişkenle içli dışı olarak bir ömür verilen uğraşın adıdır. Hâfız tabiri ise hadisçiler arasındaki en saygın bilginleri ifade eden bir ünvan olarak çokça karşımıza çıkar. Geçen yüzyıllar içinde bu ünvana sahip olmalarının sebebi sayısız hadis, metin, sened ve râvi bilgisine ait unsurları zapt edip ezberlemeleridir. Bununla kalmayıp, tashîh ve tad’îf konusunda içtihat donanımına sahip bir konuma ulaşarak bu ilmin gelişmesine yaptıkları katkılarıdır. Böylesi bilginler bizlere bir benzetme ile anlatılacak olsa, belki hâfızlara ancak zamanının kompitürleri benzetmesi yapmak yerinde olacaktır.
Tedvîn ve tasnîf dönemi olarak eserler bazındaki bilindik ayrıma, bazı hadisçi bilginleri diğerlerinden ayıran bir tasnif de eşlik eder. Mütekaddimîn ve müteahhirîn hadisçiler tasnifi. Bu ayrım, yukarıda bahis konusu ettiğimiz hâfız hadisçiler arasından bir dönem öncesi ve sonrası yaşamış bilginleri ifade için kullanılsa da, yaygın kanının aksine sadece zamansal bir ayrıma dayanmaz. Kendilerinin ve eserlerinin söz konusu ilim dalında referans kabul edilip edilmeyişlerine dayanır. Bu referans kişiliklerden bazılarını kısmen de olsa tanımak ilim talebesi dostlarımız için çok yararlı olacaktır. Mütekaddimîn Hadisçilerin Son Halkası üst başlıklı eseri ile Dr. Öğr. Üyesi Necmi SARI bizlere büyük bir hâfızı tanıtıyor. Çağına yakın bilginlerce hâfızların sonuncusu (hâtimetü’l-huffâz) şeklinde anılan Hatîb el-Bağdâdî’nin hayatı ve eserleri konulu çalışmanın bu sahada ilim yolculuğuna çıkacak kimselerin ufkunu daha da genişletmesini umuyoruz.
ümmülkura
Stok Kodu:978-975-6415-535Boyut:13,5 X 21Sayfa Sayısı:112Basım Yeri:İstanbulBaskı:1Basım Tarihi:Mart 2022Kapak Türü:CiltsizKağıt Türü:Kitap KağıdıDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.